­

ÇOCUKLUĞUMUN  DİLLİ  KAVALLARI (  DÜLLÜCELERİM )

Biz  çocuklar , küçük  yaşlarda  çalgılarımızı  hep kendimiz  yapar  çalardık..Bunlar, bizlerin  en zevkli geleneksel uğraşları sayılır idi.. Anadolu’muzun  hemen her köşesinde  çocukların  bu tür  eğlenceli geleneksel uğraşıları ,farklı ad ve biçimleriyle  hâla  yaşamaktadır .Sözgelimi, çobanların  dilli düdük” adıyla  anıp  çaldıkları  küçük boy, tiz sesli   kavallara ..bizim  yöremiz  Kemaliye(Eğin)de   “düllüce ;” Ege’de “sipsi “” ya da “zipçi”;Azerbaycan’da “tütek”..derler .Düllüceler, benim  İlk ve orta okul  öğrencilik yıllarımın, vazgeçilmez, unutulmaz  yerel üflemeli çalgılarından idi. Başlangıçta,  söğüt ağacı dallarından burarak çıkarttığımız  “fittifi” düdükleri  önce öttürür, ardından  büyük boylarından da  “düllüceler yapar çalardık. Bunları  biz çocukların unutması  mümkün değil ....Çocukluk yıllarımızın ezgilerini  en keyifli şekilde hep  bunlarla çalmışızdır.  Düllüceler  bir zaman sonra  yerini..  İstanbul'dan  çarşıya  gelen alaca  renkli , saç gövdeli  orta boy “düllüce kavallara”  bırakmıştı.. Biriktirdiğimiz harçlıklarla  satın aldığımız bu  yeni düllüce kavallarla   yöre ezgilerimizi  sanki  çok daha güzel  ve doyurucu  çalmaya başlardık Bunlarla  ağbilerimize  halaylar bile çektirmişizdir...Yeni düllücelerin   hem dış görünümleri ..hem de  sesleri   bol  ve güzel idi.  Dükkanlara  saç ve şimşir kavalların  yanı sıra  bazen  kamış düllüceler de  gelirdi. Bu kez  bunlarla  denerdik  türkülerimizi, halaylarımızı  çalmayı ..Tâ ki…istanbul’a  göçüp, dönemin  ünlü  dilli kaval  ustası,merhum Necati  Başara’ ile tanışmaya..yaptırdığı  hatasız kavallara kavuşuncaya dek..

                                                                                                                                                                                               (Doç.Burhan  TARLABAŞI)

  

Scroll to Top